Müdekkik tarihçi, eski mebuslardan Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı
Üzunçarşılı'nm TTK (Türk Târih Kurumu) neşriyatından olan Osmanlı
Târihinin, birinci cildinin 43. sahifesinde, en son araştırmalar ışığı
altındaki beyanlarına bir atfu nazar edelim.
"Son tetkiklere göre
Karaman aşiretinin, Oğuzların Salur veya Afşar boylarından, birisine
mensup olmaları hakkında İki rivayet vardır. İlki; Alaaddin Keykubat
Türkmen aşiretlerini Rum ve Kilikya hududlanna yerleştirdiği sırada,
1228 senesinde de Kilikya Ermenilerinden aldığı Ermenek (Ka-merüddin
ili) taraflarına da Karaman aşiretini yerleştirmişti. Bu târihde;
Karaman aşireti Bey'i Sadeddin oğlu Nûre Sofi adında Babalîlerden birisi
idi. Bu aşiret, 13. asrın sonlarına doğru yâni Anadolu Selçuk
Devletinin çöküntüye başladığı sıralarda, mühim rol oynamış, gerek
Ermeni kralları ve Mo ğollarla gerekse Moğollarla beraber hareket eden
Selçuklu kuvvetleriyle kanlı çarpışmalarda bulunmuşlardır. Nûre Sofi
denilen Karaman Beyinden sonra oğlu Kerimüddin Karaman aşiret Bey'i
olup 4. Kılıçarslan tarafından kendisine Er-menak tarafları dirlik yâni
timar olarak verilmiş ve kardeşi Bonsuz'da Selçuk hükümdarının
sarayında, candar yâni, muhafız olarak vazifelendirilmiştir.
(654/1256)
Kerimüddin Karaman; Selçukiler arasındaki ihtilaflardan istifade ederek
nüfuzunu arttırmış, hatta Konya üzerine yürümüşsede başarılı olamamış
mağlup olmuş ve kardeşlen Zeynehhac ile Bonsuz yakalanarak idam
edilmişlerdir. Kerimüddin'in 660/1262'de vukubulan vefatı üzerine
Rükneddin Kılıçarslan, bunun oğullarını Gevele Kalesine hapsetmişse de,
Vezir Muînüddin Süleyman Pervâ-e nın müdehalasıyla serbest bırakmış ve
bunlar yine babalan Kiramüddin'in, Ermenak tımarına sahip olmuşlar ve
büyükleri Şemseddin Mehmed Bey Karaman Bey'i olmuştur.
"Bu
Mehmed Bey, Moğollarla ik defa çarpışmış ve onları mağlup etmiştir.
Konya'ya girmiş ve Selçuklu sülalesinden olduğunu iddia etdiği
Giyaseddin Siyavuş isimli birini (selçuk nâmelerdeki bahsi Cimri diye
geçen) bu şahsı hükümdar ilân etmiş ve adına para bastırmış, kendiside
Gıyasettin'e vezirlik yapmıştır. Burada hemen belirtelimki, Moğol
saldırılan devam etmekte ve bunların birinde Şemseddin Mehmed Bey,
çarpışma esnasında maktul düşmüştür. 676/1278 Mehmed Bey'den sonra
Karaman bey'i olan Güneri Bey, 1300 senesinde vukubulan vefatına kadar
Selçuklu hanedanı arasındaki taht kavgasında çeşitli roller
üstlenmiştir.
Moğolların idaresi altındaki Selçuklular ile
mücadele ederken Ermeniler ilede mücadeleden geriye durmamıştır.
Güneri Bey'in ölümünden sonra, kardeşi Mahmud Bey, riyasete geçmiştir.
Bu zât da 1307'de vefat ettiğinde hanedanda işler karışmış Mahmud'un iki
oğlu birbirlerine girmişlerdir. Burha-neddin Musa ve Bedreddin ibrahim
Bey kardeşler arasındaki ihtilaf komşu devletlerin işlerine karışmasına
yol açmıştır ve bilhassa Kölemenler, bu hususda söz sahibi olmuşlardır.
762/1361'de Karaman Beyi olan, Alaüddin Ali Bey, Osmanlılarla
münasebeti başlatan kimsedir. Yaşadığı dönemi göz önüne alıp tetkik
ettiğimizde, mücadeleci, hırslı ve kurnaz bir Bey olduğunu teslim
ederiz.
Alaüddin Ali Bey, Murad-ı Hüdavendigârın kızı Nefise
Sultanla izdivaç yapmıştır ve 772/1370de vukubulan bu izdivacın siyasi
bir evlilik maksadı taşıdığı bellidir. Merhum üzun-çarşılı; değeri
çalışmasında, Lârende/Karaman kasabasında . (şimdi vilâyet) bulunan,
Hatuniye Medresesi vakıf senedinde, 1. Murad'ın kızının adı Melek Hatun
diye geçtiği için Nefise adının doğru olmadığını ileri sürerken de m.
1370 yılının
başlangıcını göz önüne almıyor, bu izdivaçdan doğan
çocuk olan Mehmed Bey'in doğumunun nazarı itibara alındığı takdirde
daha önce evlenmiş olmaları lâzım demekte. Milâdi 1370'i hicri 771'in
recep ayında başladığı ve izdivacın da sene başına yakın aylarda
yapıldığı göz önüne alınsa, bu ileri sürüşün hiç bir pratiği olmadığı
görülür. Ayrıca isim meselesine nelince, bizde umumiyyetle birden fazla
isim koyma adeti elan devam etmektedir. Koskoca padişah kızının, bir
tek isimle yâd olunması hiçde akla yakın düşmüyor.
Alaüddin Ali,
Osmanlı devletiyle kurduğu bu akrabalık sayesinde kendini ve beyliğini
garantiye alma köprüsü kurmak istemişti. Fakat; Osmanlı devletinin
dâvası kuru bir cihangirlik dâvası olmadığından, bu düşüncelerini pek
işine gelir netice olarak tatbike muvaffak olamadı. Fakat hanımı
sayesinde bir kaç defa padişahça hayatı bağışlandı. Karamanoğlu ile
Osmanlı arasında ilk savaş 788/1286'da vukubuldu. 1: Murad'ın;
Hamidoğlu Hüseyin Beyden satın almış olduğu Akşehir, Yalvaç, Karaağaç,
Beyşehri, Seydişehri gibi yerlerin Karaman hududuna yakın olması,
Karamanoğlunu korkutmuş vede 1. Murad'ın Rumeli yakasında olduğu bir
zaman diliminde, bir Osmanlı beldesi olan Beyşehrine hücum etmiş ve
zaptetmiştir. Rumeli kıtasındaki işini yarıda bırakan padişah çabucak
gelmiş ve Karamanoğlunu haşat etmiştir. Kellesi ve toprakları, Murad'ın
kızı Nefise Melek Sultan hanımın ricası üzerine bağışlanmıştır.
Böylece;
Karamanoğlu bu izdivacının böyle bir faydasını görmüştür. Ne varki
Kosova savaşı sonrasındaki belli belirsiz kalkışmasında kaim biraderi
Yıldırım Bayezid tarafından Ak-çaçay Savaşı neticesinde sığındığı Konya
şehrinde Alaüd-din'i enişte demeyip katlettiği görüldü. Tabii
Yıldırım'ın bu arada Saruhan, Aydmoğlu ve Menteşe Beyliklerini de
topraklarına ilhak ettiğini ifade etmiş olalım. Böylece Bayezid,
Karaman Beyliğine 800/1398 târihinde son vermiş oldu ve kiz-kardeşi ile
yeğenlerini yanına alıp, Bursa'ya götürdü. Nevar-ki; Yıldırım Bayezid
Ankara savaşında Timurlenk'e feci bir mağlubiyete duçar olduğunda Timur,
Karaman Beyliğinin yeniden kuruluşunu yapmak üzere, Yeğenleri yanına
davet edip, büyük olan Mehmed Bey'e beyliğini iade ettiğinden, Bursa'dan
yine Karaman'a avdet ettiler. Anneleri banımsul-tan kendilerini
bırakmadı. Yeniden hayat bulan Karamanlıların macerası, Osmanlı devleti
meyamnda yeri geldikçe kaydedilecektir.